pretty pretty

yüklüce para
epeyce para
çıkmaz, sarpa sarmış.
çok/külliyetli para, epeyce/bir hayli para.
This car cost them a pretty penny.
pahalı.
cost a pretty penny: pahalı olmak.
bir içim su
resim gibi (güzel
formunda olmak Fiil
kasası dolu olmak Fiil
birbirine çok benzemek Fiil
bir şeyden çok bıkmak Fiil
bir şeyden bıkmış olmak Fiil
iyi para kazanmak Fiil
pahalıya mal olmak Fiil
epey para etmek Fiil
bardağını ağzına kadar doldurmak Fiil
oldukça pahalıya mal olmak Fiil
(araba) iyi sürat yapmak Fiil
güç duruma düşmek Fiil
külliyetli miktarda depo mübayaası yapmak Fiil
büyük çapta mal stoku yapmak Fiil
kendisi için faydası olmadan birine boşu boşuna oraya buraya sürükleyip cefa etmek Fiil
sinekten yağ çıkarmak Fiil
ince sözler söylemek Fiil
birine oyun oynamak Fiil
güzel.
She looks much prettier with long hair than with short hair. Sıfat
hoş, iyi, âlâ. Sıfat
(kulağa) hoş, âhenkli, hoşa giden.
a pretty tune. Sıfat
lâtif, sevimli. Sıfat
(mizahî anlamda) epey büyük, dehşetli, müthiş.
This is a pretty mess. Sıfat
büyük(çe), önemli, hatırı sayılır.
a pretty sum. He made a pretty fortune by selling all his land for building. Sıfat
cesur, yiğit. Sıfat

pretties: güzel elbiseler, ciciler, ziynet eşyası, cicili bicili şeyler. İsim
(hitap ederken) güzel (kimse).
Come here, my pretty: Güzelim, buraya gel. İsim
oldukça, epeyce, hemen hemen.
Her work was pretty good.
I'm pretty sure that he'll say yes:
Evet diyeceğine hemen hemen eminim.
Zarf
hayli, çok, fazlasıyla.
The wind blew pretty hard. Zarf
güzelce, güzel bir şekilde. Zarf
güzelleştirmek, süslemek, çeki düzen vermek.
to pretty oneself for a party. to pretty up a room. Fiil
iyice
zararsız
ayıkla şimdi pirincin taşını
ayıkla pirincin taşını
hemen hemen (aynı), aşağı yukarı.
I told him pretty much what you just told me: Senin bana söylediklerini
hemen hemen aynen ona söyledim.
hemen hemen, aşağı yukarı.
She told him pretty nearly all the secrets of her married life.
hemen hemen aynı
neredeyse
hemen hemen
gel de işin içinden çık
âdetâ, hemen hemen.
hemen hemen.
The work is pretty well finished.
pretty well all: hemen hemen hepsi.
hallice
tarifeye bütünüyle uymak Fiil
epey pahalıya çıkmak Fiil
(ticarette, toplumsal hayatta) başarılı olmak, işleri yolunda gitmek.
With profits up 125% their company is sitting pretty.
(a) üstün/avantajlı durumda, (b) rahat, keyfi yerinde, zengin, başarılı, müreffeh, dünya umurunda değil, kekâ.
iyi bir işi/yeri olmak.
ilik gibi